4 Ağustos 2010 Çarşamba

İstanbul'da bir şehir oteli planlıyoruz

Crystal Otelleri CEO'su Umman Çetinbaş; yeni yatırımlarını, grubun büyüme hedeflerini ve turizm gündemine dair gelişmeleri TurizmdeBuSabah'a değerlendirdi. Çetinbaş ile gerçekleştirdiğimiz röportajdan öne çıkanları dikkatinize sunuyoruz...


- Yüksek sezondayız. Şu ana kadar tesislerinizde genel doluluk ve performanstan memnun musunuz?

Sezon şu ana kadar umduğumuz gibi gidiyor. Tabii çok ileri tarihlerdeki rezervasyonları göremiyoruz. Ama kısa vadede gelen rezervasyonlarla doluluklarımız tatmin edici düzeyde gidiyor. Tabii burada fiyat destekli satışlar gelmiyor değil. Satışların hepsi katalog destekli değil. Ağustos başı itibariyle günlük doluluk bakımından yüzde 90-95 civarındayız.

- Ramazan dönemi yaklaşıyor. Nasıl etkiler dolulukları?

Ramazan ayının rezervasyonları çok olumsuz etkileyeceğini düşünmüyorum. Belki yüzde 20-30 aralığında etkili olabilir ancak sistem dolacaktır.

"YATAK KAPASİTEMİZİ 20 BİNE ÇIKARTMAK İSTİYORUZ"

Bünyemize Bodrum'dan sonra Beldibi'nde Crystal Flora Beach'i kattık. Yedi tanesi tapulu olmak üzere toplam dokuz otele ulaşacağız. 2011 yılında Çolaklı'da açacağımız otelimiz ile birlikte toplam 9 otele ve 11 bin 700 yatak kapasitesine ulaşacağız. Kendi mülkümüz olan Boğazkent'te 650 odalı bir projemiz var. Onu 2012'ye planlıyoruz. Hedefimiz 20 bin yatak kapasitesine ulaşmak. Görüştüğümüz tesisler de var. Yatırımlarımızla Türkiye'ye odaklanmış durumdayız. İstanbul'da 5 yıldızlı bir şehir otelimizin olmasını da arzuluyoruz.

- Genel müşteri profilinizden ve dövizdeki durumun size etkisinden bahsedebilir misiniz?

Müşteri potansiyelimizin yüzde 30'u Avrupa, yüzde 30-35 dolayında Rus pazarından. İç pazarda da ağırlığımız var. Dövizin artmaması, aşırı değerli Türk Lirası turizmciler için bir sıkıntı kaynağı. Dövizdeki durum bizi ciddi anlamda negatif etkiliyor.

EURO 2.35-2.40 BANDINDA OLMALIYDI

- Sizce döviz hangi seviyede olmalı?

- Döviz geçen seneki döviz ortalamasının yüzde 10 altında seyrediyor. Maliyetler de yüzde 25 düzeyinde arttı dersek toplamda yüzde 35'lik bir kayıp söz konusu. Ülke ekonomisinin kendi iç dinamiklerini bir kenara koyarsak bugün itibariyle Dolar'ın 1.90, Euro'nun 2.35-2.40 aralığında olması gerekir.

Maliyetlerde ciddi bir artış söz konusu...

- Otellerdeki enflasyon genel enflasyonun ciddi olarak üzerinde. Otellerin enflasyonu yüzde 20-30 aralığında değişiyor. Biz kendi satın alma analizlerimizi de çok ciddi olarak yapıyoruz. Birim başına fiyatların ötesinde kişi başı tüketim değerlerine varıncaya kadar istatistiksel analizler, fiyat analizleri yapıyoruz. Ve yaptığımız analizler sonucunda Crystal Oteller Grubu olarak 2009 ile 2010 yılı arasındaki enflasyon maliyetinin yüzde 25-27 aralığında olduğunu gördük. Üstelik biz merkezi bir satın alma sistemi ile çalışıyoruz. Ciddi miktarda alımlar yaptığımız, peşin ödediğimiz için satın alma kabiliyetimiz de daha küçük otellere göre daha yüksek.

ÖGER TOUR'UN SATIŞI OLUMLU ETKİLEYECEKTİR

- Öger Tour'un Thomas Cook'a satışı Türk turizmini nasıl etkiler?

- Öger Tour'un satışı Türk turizmini olumlu etkileyecektir. Türkiye spesiyalisti olarak Türk turizmine katkısı büyüktü. Öger Tour markasının Türk turizminin gelişimine katkısı büyüktür. Bunu saygıyla değerlendirmek anmak lazım. Ama son yıllarda bir ödeme güçlüğü otelcileri de zor durumda bırakıyordu. Dolayısıyla bu tür bir birleşmeden sonra bunlar aşılacaktır. Türk turizmi için olumlu bir gelişmedir.

- Thomas Cook'un Öger Tour kadar Türkiye'ye sahip çıkmayacağı konusunda endişe yaşayan turizmciler de var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

- Artık Türkiye rüştünü ispat etmiş bir ülke. Rakip olarak gördüğümüz ülkeleri geride bıraktık. Dolayısıyla hiçbir tur operatörü bu saatten sonra herhangi bir olayı bahane göstererek Türkiye'den vazçeceğini düşünmüyorum. Çünkü onlar da Türkiye'den para kazanıyorlar.

- Karya Tour'un iflası pazarda nasıl bir etki bıraktı?

Karya Tour'un iflası çok ani bir olay değildi. Yaklaşık iki yıllık bir sürecin arkasından gelen bir iflas oldu. Bunlar çok olumlu olaylar değil. Umarım bundan sonra bu tür olayları yaşamaz sektör.

Turgut Gezen
Kaynak : Turizmdebusabah

Pasta yesinler

Piyasa kurallarının geçerli olduğu ekonomilerde kamu yönetiminin temel işlevi; bir yanda serbest rekabeti kolaylaştırırken, diğer yanda tüketiciyi korumak olarak tanımlanabilir. 

Kamuyu yönetenlerin ticari hedefler koyarak, bunların hayata geçmesi adına çaba harcamaları, özel sektörü bu doğrultuda yönlendirmeleri, piyasa ekonomilerinde pek alışıldık bir durum sayılmaz. 

Bu kuralların geçerli olabilmesi tek başına kamu yönetimlerinin tutumuna bağlı değildir. Özel sektörün de serbest piyasa kurallarına uyması gerekir. Rekabeti; kamu yönetimi ile sürdürülen özel ilişkilerden sağlanan, birtakım ayrıcalıklara dayandırma anlayışının egemen olduğu ülkemizde, kamu yönetimi ile özel sektör arasındaki dengelerin sağlıklı olduğunu söylemek, sanıldığından daha güçtür. 

Türkiye'de kamu yönetimi uluslararası destekli, IMF ve Dünya Bankası tarafından dayatılan ekonomi politikasını, kurları düşürerek TL'sini olduğundan fazla değerli tutmak üzerine kurgulamıştır. AKP Hükümeti'nin sekiz yıldan bu yana sürdürdüğü; aşırı değerli TL uygulaması, doğal olarak turizm sektörünü de dışa açık diğerleri gibi, deyim yerindeyse cendereye soktu. 

Turizm sektörü genel alışkanlığını yineleyerek, olumsuz sonuçları kamu yöneticilerine anlatma çabasında. Bu, yadırganacak bir durum değil elbette. 

Geçtiğimiz günlerde bu bağlamda Antalya'da gerçekleşen bir toplantıda; sektörün düşük kur uygulamasından yakınması üzerine, Merkez Bankası Başkanı kamu yönetiminin görüşlerini net olarak ortaya koyan bir açıklama yaptı: 
"Size özel kur uygulayamayız, maliyetlerinizi düşürün." 

Başkanın açıklaması teknik açıdan bakarsanız, Kraliçe Marie Antoinette'in 1789 yılında ayaklanan tebası için yaptığı; "Ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler" yorumundan çok farklı görünmüyor. 

Aslında "Kurlarla oynayamayız, maliyetleriniz düşürün" çelişkisi, Başkanın yorumunda değil, Türkiye'nin uzun süredir "mış" gibi yapılan bir ülke halinde yönetilmesinden kaynaklanıyor. 

Ancak TCMB Başkanının -ekonomi gazetecilerinin deyimiyle paranın patronunun- sıradan yöneticiler gibi "mış" gibi yapmaya pek hakkı olduğu söylenemez. Başkan, görevi gereği ekonominin verilerini en ince ayrıntılarına kadar herkesten önce gören kişidir. Özellikle uluslararası piyasalar, başta komşularımız dünyadaki her türlü ekonomik uygulamadan ilk onun haberi olur. 

Örneğin kamuyu fonlamak adına, aşırı yüksek tutulan dolaylı vergiler yoluyla, üretimde maliyetlerin arttığını en iyi bilen kişi TCMB Başkanı olmalıdır. Merkez Bankası'nı yönettiği ülkenin, dünyanın en pahalı akaryakıtını, en yüksek mobil iletişim vergisini ve en yüksek internet bağlantısı ücretini ödediğini bilmemesi, eşyanın tabiatına aykırıdır. 

Kısaca özetlersek; dünyanın en yüksek dolaylı vergisini ödeten bir mali yönetimin, parasal kanadı onun denetimindedir. Böyle bir ülkede maliyetleri düşürmenin bizim sektörün elinde olmadığını bilmez gibi davranması garip değil mi? 

Biraz açalım... 

Zengin yoksul ayırımı yapmadığı için en haksız vergi alma yöntemi olan dolaylı vergilerin, toplam vergi gelirlerindeki payının, dünya ortalaması yüzde 30'ların altında seyrederken, Türkiye'de yüzde 70 olması Başkanın dikkatini çekmez mi? 

Merkez Bankası Başkanı başarı öyküsü diye anlattığı ekonomik gelişmelerin, aslında halka "mış" gibi yöntemiyle sunulduğunu, halkın ise bu oyunun sonunu pek düşünmeden, yutuyor"muş" gibi yaptığını, hepimizden daha önce sezmek zorunda değil midir? 

Gelişmiş ekonomilerin birtakım manevralarla, son 10 yılda gelişmekte olan ülkelerin paralarını olması gerekenin çok üzerinde değerlendirerek, oransal olarak ucuzlayan ithalata özendirdiklerini, böylece rekabet gücü ortadan kalktığı için, üretim yeteneklerini kaybettiklerini, görmemek için her halde Merkez Bankası Başkanı olmak gerekiyormuş. 

Son sözümüz sektörü yönetenlere; kurlarla oynama talepleri yerine, ülkede yürütülen ekonomik politikanın doğal sonucu olarak, artan maliyetlerin gerçek nedenlerini yönetenlerle paylaşsınlar. Ve durumu kamuoyuna duyursunlar. En azından TCMB Başkanı'nın yaptığı türden, gülünç önerilerle karşılaşmazlar. 


Turgut Gezen
Kaynak : Turizmdebusabah

Formunu sekse borçlu


  Kelly Brook´a göre formda kalmasının en önemli sırrı: Hiç bıkmadan usanmadan defalarca seks yapmak.
Kelly Brook "Eğer yeteri kadar seks yaparsanız spor yapmanıza ya da katı diyetler uygulamanıza gerek kalmaz. Her zaman formda olursunuz" diyor.

Turgut Gezen
Kaynak : Milliyet

Sarhoş frikiği

 Alkol bağımlılığı nedeniyle kariyerinde düşüşe geçen oyuncu Tara Reid, katıldığı partide yine alkol duvarını aştı.
Uzunca bir süredir oyunculuk kariyerinden uzak olan ve hayatını ´parti kızı´ olarak idame ettiren Reid, alkol bağımlılığı nedeniyle bir dönem kıskanılan vücut hatlarını da kaybetmişti.

Playboy´a verdiği pozlardaki aşırı photoshop kullanımı nedeniyle eleştirilen Reid, önceki gece katıldığı partide yine sınırları aştı ve bol bol frikik verdi.

Turgut Gezen
Kaynak : Milliyet

Sitesi rekor kırıyor

talyan teknoloji dergisi Jack´in ağustos sayısının kapak kızı Marisa Miller´ın sitesi internette tıklanma rekoru kırıyor.
İnternet bağımlısı olduğunu söyleyen Miller, günde 300 bin ziyaretçi alan sitesinde, hayatının detaylarını takipçileriyle paylaşıyor.


Turgut Gezen
Kaynak : Milliyet

Tuba Ünsal Şımarık mı

 Beş aylık hamile olan Tuba her hafta doktora gidip muayene oluyor.
Beş aylık hamile olan Tuba Ünsal, her hafta doktora gidip muayene olduğunu açıkladıktan sonra tıp dünyası tartışmaya başladı. Anne adayları her istediklerinde doktorların kapısını çalabilirler mi? Sık kontrole gitmek sağlıklı mı zararlı mı? İşte uzmanların bu konudaki görüşleri


HAFTA HAFTA GEBELİK MUAYENESİ
Hamileliğin 6-8´inci haftasında, bebeğin kalp atışlarının alınması için ultrasonla muayene edilir. İlk kalp atışları, ancak altıncı hafta duyulur.
12´nci haftada bebekte anomali riskine karşı, ikili test ve Down Sendromu var mı diye ense kalınlığına bakılır.
14-16´ncı haftalarda bebeğin cinsiyetine bakılır.
20-22´nci haftalarda kalp ve damarlarında anormallik olup olmadığını anlamak için ileri düzey ultrason taraması yapılır.

Prof. Dr. Sezai Şahmay (Cerrahpaşa Tıp Fakültesi)
SÜREKLİ ULTRASONA GİRİLMEZ
´Hocam evime ultrason almak istiyorum´ diyenler bile var... Anne adayı bana böyle bir istekle gelirse, onu geri çeviririm. Çünkü her hafta ultrasona girmek, anne adayında strese neden olur. Aklı başında bir insanın da böyle bir talebi olmaz. Olsa bile doktoru onu ikna etmelidir. Çarşamba ultrasona girersiniz, bu sefer cuma günü de girmek istersiniz. O zaman 24 saat ultrason altında yatın!

BU BİR SAPLANTI
Bu durum psikiyatrik bir rahatsızlık olmasa bile saplantıdır. Aşırı istek, evham, annelik duygusunun aşırı olması ve şımarıklıktır. Normal kontrol 3-4 haftada birdir. Zaten bir sorun olduğunda biz anne adayını haftada iki gün bile çağırırız."

Prof. Dr. Faruk Buyru (İstanbul Cerrahi Hastanesi)
SADECE ZAMAN KAYBIDIR
"Hamileliğin ilk haftalarında kalp atışları duyulmuyorsa, o zaman daha sık kontrole alırız. Sadece son ay, anne adayı her hafta kontrole çağırılır. Beşinci aydan itibaren zaten anne adayı bebeğin hareketlerini hissetmeye başlar.

ZAMANA YAZIK!
Korkan ya da kaygıları olan anne adaylarını psikologa yönlendirmek yerine, öncelikle ayda bir kontrolün yeterli olduğunu anlatmak gerekiyor. Eğer ortada riskli bir gebelik varsa, annenin tansiyonu ya da şekeri çok yüksekse biz zaten gerekli kontrollere çağırıyoruz. Sık sık ultrasona girmek anne adayına ya da bebeğe zarar vermez ama buna hiç gerek yok. Bana böyle bir anne adayı gelse ve ´Her hafta ultrasona gireceğim´ dese kendinize başka bir doktor bulun derim. Hem annenin hem de doktorun zamanına yazık."

Doç. Dr. Kadir Savan (Medical Park Bahçelievler)
ANNE ADAYLARI MERAKLI
"Riskli bir durum yoksa anne karnındaki bebeğin ayda bir muayene edilmesi gerekir. Düşük tehlikesi, kronik hastalık ya da gelişme geriliği saptanırsa, o zaman her hafta düzenli muayenelerimizi yaparız.

BAZILARI YORUYOR
4 haftada bir normalde hastalarımızı düzenli kontrollere çağırırız; ta ki gebelik yedi buçuk-sekiz ay olana kadar. Ondan sonra da iki haftada bir doğuma kadar takip ederiz. Doğuma yakın süreç içerisinde, riskli bir durum varsa, erken doğum riski ortaya çıkmışsa, her hafta çağırabiliriz. Ancak meraklı anne adayları bizi çok yoruyor. ´Hocam ben her hafta kontrole gelebilir miyim?´ diyen anne adayları çok var. ´Neden?´ diye sorduğumda ise, bebeklerine bir şey olmasından korktuklarını söylüyorlar. Kaygı ve korkuları fazla olanlan hastaları psikiyatristlere ya da psikologlara yönlendiriyorum..."

Op. Dr. Suat Erşahin (Medical Park Bahçelievler)
ERKEK OLSUN İSTİYORLAR
"Kişinin düşük tehlikesi ya da kronik bir hastalığı varsa ancak o zaman her hafta kontrole gidebilir. Hastanın şiddetli bulantısı, karın ağrısı, ülseri, bağırsak hastalığı varsa, hastaneye yatırmak bile gerekebilir. Ancak normal gebelikte yapılan bir rutin kontrol vardır, her hafta kontrole gitmek normal bir durum değil. Beş haftalık bir hamileye, 20- 22´nci haftada şeker testi ve rutin ileri düzey ultrason yapılır. Eğer yaşamla bağdaşmayan bir hastalığı varsa bebeği aldırabiliyoruz."

Op. Dr. Banu Göker Özdemir (Memorial Hastanesi)
AYDA BİR KONTROL YETERLİ
"Sağlıklı bir hamilelik dönemi söz konusuysa, beş aylık hamilelikte her hafta doktora gidilmesi normal değil. Problemli gebeliklerde; düşük, erken doğum ya da kanama tehdidi varsa, sık kontrole gidiyor olabilir. Ya da anneden kaynaklanan başka hastalıklar da olabilir. Normal seyrinde giden bir gebelikte, gebeliğin ilk haftalarında öncelikle gebelik kesesini görmek için ultrason yapılır, ardından 1-2 hafta içinde kalp atışlarını görmek için ultrasonla değerlendirilir.

ZAMAN KAYBI
Bundan sonra her şey normal ise dört haftada bir kontrol yeterlidir, ancak son haftalarda bu kontrol biraz daha sıklaşır. Her hafta ultrasona yaptırmak gereksizdir ve zaman kaybıdır."


Turgut Gezen
Kaynak : Milliyet

Sevgilisinin başını yaktı

Elisabetta Canalis, İtalya´da patlak veren kokain skandallarının baş aktörlerinden biri olarak gösteriliyor.
Hollywood´un yıldızı George Clooney´nin sevgilisi olarak ünlenen Fransız model Elisabetta Canalis, İtalya´da patlak veren kokain skandallarının baş aktörlerinden biri olarak gösteriliyor.

İtalyan gazetelerinde yayınlanan haberlere göre, Canalis gittiği bazı kulüplerde ulu orta kokain kullanırken görüldü ve polisin geniş çaplı uyuşturucu operasyonu kapsamında Canalis ve Clooney´in de adı geçiyor.

Turgut Gezen
Kaynak : Milliyet

Şoke eden fotoğrafları

Angelina Jolie´nin başı, 1999´da çekilen erotik resimleriyle dertte.
Andrew Morton´ın yazdığı biyografiden alınan resimler, ABD´deki Star dergisinin kapağına taşındı. İddialara göre, annesinin üç yaşına kadar dadılara bıraktığı Jolie, yaşadığı bunalım yüzünden sapkın ilişkilere yöneldi.

Turgut Gezen
Kaynak : Milliyet

Bikini küçük geldi

Lady Gaga, geçtiğimiz gün de sevgilisi Luc Carl´la havuz keyfi yaparken görüntülendi.
Çılgın kıyafetleri ve ilginç sahne şovlarıyla sürekli gündemde kalan Lady Gaga, geçtiğimiz gün de sevgilisi Luc Carl´la havuz keyfi yaparken görüntülendi.

Paparazzileri fark etmeyen ünlü şarkıcı, Teksas´taki bir otelin havuzunda Carl´ı öpücük yağmuruna tutarken, leopar desenli bikinisiyle objektiflere işte böyle yansıdı.

Turgut Gezen
Kaynak : Milliyet

adhood3